Yoga Yolculuğu

mm
single-image

Evet, herkesin farklı tarzlarda yogaya başlama serüveni var.

Benim de uzun zamandır felsefesini beğendiğim bir alandı, yoga.

Aslında en basit haliyle “Ruhu ve bedeni birtakım yöntemlerle eğiterek, bu yolla bedene ve ruhsal yaşama egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi.” olarak da tanımlanıyor.

Bir psikolog olarak, üzerimize yüklenen, belki de bizim yüklediğimiz yükler zaman zaman fazla olabiliyor.

Son dönemde, etrafımda gerçekten bir şeylere ihtiyacı olan insanların ihtiyaçlarını karşılamaya o kadar odaklanmıştım ki, kendime temasımı neredeyse kaybetmiş durumdaydım. Mutlu hissetmiyordum ve herhangi bir şey anlamlı gelmiyordu. Kaygılanıyordum ve bedenimdeki ağrılar artık kontrolden çıkmıştı. Son 1 yıldır bel bölgesindeki iki fıtığımın hayatımı şekillendirmesi de işin cabasıydı. Artık her şekilde sinyal veriyordum.

Yaşadıklarımla baş etmemin yöntemlerini bilmeme rağmen, harekete geçemiyordum. Hayat yapmam gerekenlerden ibaret olmuştu. Bunların hepsi bana daha da acı veriyordu. Yogaya başladığımda biliyordum ki bedensel ve ruhsal olarak daha iyi hissedecektim. O benim için bir ışıktı ve kalan tüm enerjimi toplayıp, evime yakın bir yoga merkezini aradığımda deneme derslerine katılabileceğimi öğrendim.

Bu benim o dönemde kendim için attığım büyük adımlardan biriydi. Gittiğim merkezde ilk olarak insanların birbiriyle olan diyaloğu, sakinliği ve dinginliği bana oldukça şefkatli gelmişti. Derslerde en önemli şeylerden biri doğru nefes alma ve doğru omurga duruşuydu. Birçok kişinin fıtık, skolyoz, diz problemi gibi birçok sağlık problemi gibi nedenlerden orada bulunması kendimi yalnız hissetmememi de sağlamıştı. Aslında acıyı da, mutluluğu da, hastalığı da paylaşıyorduk.

Bedenimle temasımın uzun süredir olmadığını, hareketleri yapmaya başladığımda fark ettim. Bazı hareketleri yapmaktan korkmam, aslında en çok ihtiyacım olan alana hala temas etmekten kaçınmamla alakalıydı. En zorlandığım ve yapmaktan kaçındığım hareketler bel ve alt arka bacak bölgesindeydi. Ne ilginçtir ki benim de sağlık problemini yaşadığım bölgeler o kısımlardı. Ki zaten en çok zorlandığımız hareket, bedenimizin hareketine en çok ihtiyacı olan alanla ilgili değil miydi?

İlk derste, onu izleyen haftalardaki derslerde, özellikle girişten kısa bir süre sonra gözümden yaşların uzun yollar halinde aktığını hatırlıyorum. Gözüm kapalı, tam oradayım, o andayım, yoga eğitmeni “bunu kendin için yapıyorsun diyor”, hatırlıyorum ve kendime bir şeyler söylüyorum. “kendin için ne kadar da bir şey yapmadın, bak artık yapıyorsun, bak artık özlem duyduğun şeye kavuştun” diyorum. Hüzünleniyorum, kendime şefkat göstermeye başlıyorum. Hala gülümseyemiyorum, hüznümü yaşamak istiyorum. Evet, bütün bunlara ihtiyacım var. Yoga eğitmeninin, benimle ilgilenmesi, beni gözetmesi, göz bandı ya da nefes egzersizi için peçete vermesi, derin gevşemede üzerimi örtmesi ya da bana yastık vermesi hoşuma gidiyor. Oysaki en çok şefkate ihtiyacım olanın ben olduğunu, uzun zamandır kendime şefkat göstermediğimi fark ediyorum.

Nefesim açıldıkça, yoga pozlarının akışına girdikçe, kalbim de açılıyor. Evet, belki herkes gibi yapamamamın, esnek olmamanın üzüntüsünü yaşıyorum. “Düzelir mi” diyorum yoga eğitmenine, “kesinle olacak, ben de ilk başlarda zorlanıyordum” diyor. Bir şeylere inanmak o kadar güzel ki, içim umutla doluyor.

Bedenim esnedikçe, nefesim kuvvetlendikçe, istem dışı gün içerisinde de bedenim yoganın bazı pozlarına ihtiyaç duyuyor, her müsait olduğumda uygun olan pozları yapıyorum. Bedenim esnediği gibi zihnim de esniyor. Ağrılarım azalıyor. Birçok yanlış hareketin ve olumsuz düşüncelerimin bel fıtığına neden olduğunu fark ediyorum. Bedenime daha nazik ve doğru davranıyorum. Kendim ve olayları daha çok dışardan gözlemliyorum. Daha da yavaşladım. Yüklendiğim gereksiz yükleri yavaş yavaş omzumdan aldım. Daha da verimli oldum. Bir şeyleri daha serbest bırakıyorum. Daha çok harekete geçiyorum.

Yine kaygılanıyorum, yine umutsuzluğa kapılıyorum, yine harekete geçmekte zorlanıyorum, yine gereksiz yükler yükleniyorum, yine bedenim de ağrılar oluyor, hayatta yine olumsuzluklar var ancak daha farklı baş ediyorum, daha farklı karşılıyorum.

İyi ki yogayla tanışmışım, iyi ki hayatıma girmiş.

Çok eskiden beri bilmememe rağmen bilinçsizce yaptığım ve hala favori yoga pozum,  “child pose”.

Hayatınızda siz de buna benzer zorluklar yaşıyorsanız, sizi aşağı çeken şeylerin sizin iyiliğinize hizmet etmeyeceğini, zorla da olsa da size iyi gelen yolları tercih etmenizin size inanılmaz bir fayda sağlayacağını unutmayın.

Namaste 🙂

Yorum Yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz