Bozcaada Gezi Rehberi

mm
single-image

Bu yıl Ağustos ayının başında gittiğimiz Bozcaada, rüzgârlı havası ve masmavi denizi ile karşıladı bizi. İnsanların huzuru, renkli ve şirin evler, güzel mekânlar, kekik ve lavanta kokuları size zihninizde sürekli “neden burada yaşanmasın ki” dedirtiyor adeta. Şehrin karmaşasından, trafikten, kalabalıktan ve gerginlikten uzaklaşmak için insana sanki bir can simidi gibi geliyor, Bozcaada… Adayı gezmek için Mayıs ve Eylül ayları kalabalıktan biraz daha uzak ve daha sakin olması nedeniyle önerilse de biz Ağustos ayında bile büyülendik…

Bozcaada
Bozcaada Kalesi

Adaya ayak bastığınızda, yakın mesafede bir sürü Rum evi, Türk evi ya da konuk evi tarzında minik oteller bulabilirsiniz. Tabi ki en az birkaç hafta önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Çünkü adadaki bu evler oldukça küçük olduğundan odalarda çabucak dolabiliyor. Biz tercihimizi oldukça fazla merkezi olan Nar Ada Evi‘nden yana yaptık. Sahibi ve çalışanlar oldukça ilgili ve misafirperverlerdi. Kahvaltısı da oldukça güzeldi. Özellikle oteli sahiplenmiş gibi görünen minik kedi dostumuz da oldukça şirindi.

Nar Ada Evi
Nar Ada Evi
Nar Ada Evi
Nar Ada Evi’nin Kedisi Şımarık

Adanın merkezinde olan diğer oteller de birbirine oldukça yakın olduğundan herhangi birinden yana tercihinizi kullanabilirsiniz. Evler eski olduğu için eğer daha geniş oda, klima ya da banyo gibi imkânlarına dikkat ediyorsanız, otelleri araştırırken bu gibi durumları göz önünde bulundurmanızda fayda var. Bağ evlerinin adanın merkezinden biraz daha uzak olduğunu varsayarsak adada araçsız konaklamaya gelen kişilerin daha merkezi yerlerde otel bulmaları mantıklı bir tercih olacaktır.

Gelelim adayı nelerin büyülü yaptıklarına. Her şey o kadar renkli ve yerel ki. Sanki adanın bir karakteri var. Evlerin, mekânların, otellerin ve dükkânların hepsi bir birinden farklı olmasına rağmen sanki bir uyum içerisinde. Sanırım capcanlı renklerle adanın bitki örtüsünün birbiriyle buluşmasıyla da alakalı bu ahenk. Sokakları yavaş yavaş gezerken anları ölümsüzleştirmek de istiyor insan. Burayı özel yapan, insanların daha medeni olması gibi de biraz. Huzursuz ya da güvensiz bir ortam yok. Yürürken serinlemek için üzüm ve biraz daha ekşimsi olan koruk sularından içebilirsiniz.

Posthane
Aliki Otel
Deli Asma
Boboz
Sandal
Bıanca
Asmalı Meyhane
Efharisto Hotel

Katina Cafe
Kotti Pansiyon
Cafe Göz Kırpan Kız
Cemilonay Eseri

Adadaki tek olumsuz şey, satılan her şeyin normalden biraz daha pahalı olması. Aslında çok da anormal olmasa gerek, ada ve turistik bir yer. Adada isim yapmış birkaç yer var, o mekânlar yemek yemek ya da alış veriş yapmak için tercih edilebilir. Ancak bizim tercih ettiğimiz daha minik dükkânlar da oldukça güzeldi. Reçeller, sabun ve baharat gibi ürünleri adaya ayak bastıktan kısa bir süre sonra göreceğiniz pazar şeklinde kurulan yerlerden alabilirsiniz. Yolun biraz ileri tarafında ise hediyelik eşya satan yerlerden magnet, takı gibi hediyeler bulabilirsiniz.

Eğer kurabiye seviyorsanız, adanın ünlü mekânı Çiçek Pastanesi‘nden adaya özel birçok kurabiye çeşidiyle (bademli-sakızlı) karşılaşabilirsiniz. Hemşin Pastanesi‘nden içeriğinde hindistan cevizi ve kakao olan “damak çatlatan” kurabiyesinden tattım ve gerçekten çok taze ve lezzetliydi. Yalnız Çiçek Pastanesi’nin dondurmasını beğenemedim. Dondurmada daha yoğun tat aradığımdan sanırım ama ne meyvenin ne de kakaonun tadı neredeyse yoktu.

Çiçek Pastanesi
Hemşin Pastanesi

Birçok güzel kahvaltı mekânının yanında otellerin de kahvaltıları oldukça güzel görünüyor. Kahvaltılarda bolca reçel, doğal kırmızı domates ve biberler ve bolca zeytinle karşılaşmak oldukça hoştu. Reçeli sevmeme rağmen baya reçel yedim. Sanırım en ünlü ve orjinali domates reçeliymiş. Ancak ben en çok süt reçeli ve Nar Ada Evi’nde tattığım nar reçelini beğendim.

Nar Ada Evi Kahvaltı

Öğlen yemeği için lokantaları tercih edebilirsiniz, fiyatları biraz daha uygun yerler oluyorlar genelde. Akşamları hem insanların hem de mekânların ışığı ile büyülü bir atmosferi oluyor adanın. Özellikle de mezeleri oldukça orijinal ve lezzetli… Sadece mezelerle bile karnınızı doyurabilirsiniz. Biz akşam yemeği tercihimizi Bade-i Aşk’tan yana kullandık ve hiç pişman olmadık. Mekân çok tatlı ve kendine özgü mezeleri de var. Meze olarak bade sefası, deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, girit ezme; ara sıcak olarak da rum böreği ve kalamar tava seçimlerimiz oldu ve hepsini çok beğendik. Özellikle Rum Böreği, deniz börülcesi ve kabak çiçeği dolması favorilerim oldu. Dilerseniz garsondan içerikleri dinleyerek, dilerseniz de garson eşliğinde içeriden mezelere bakarak seçimlerinizi yapabiliyorsunuz. Yumuşak müzikleri, sarı ışıkları, hızlı servisi ve rengârenk havasıyla çok tatlı bir mekândı. Başka bir akşam yemeği tercihimizi de hava tam kararmadan E La Pizza Bozcaada’dan yana kullandık, gayet güzel ve lezzetliydi. Ancak buralarda akşam yemek yemek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

Bade-i Aşk
E la Pizza Bozcaada

Eğer hayvanları seviyorsanız çok şanslısınız. Çünkü her yerde kediler ve köpekler var. Köpekler daha merkezi alanlarda ancak kediler her yerde. Dükkânlar ve onları besleyen insanlarla araları da oldukça iyi gibi gözüküyor. Hayvanların zarar görmediğini ve insanlarla uyum içerisinde yaşadıklarını görmek gerçekten çok güzel.

Denize girebileceğiniz birçok plaj var Bozcaada da. Merkezin uzağında Ayazma Koyu, Sulubahçe Koyu, Beylik Koyu, Akvaryum Koyu, Çayır Koyu, Tuzburnu Koyu, Poyraz Liman Koyu ve Tekirbahçe Koyu bulunuyor. Merkezde ise kale arkası ve yat limanının bulunduğu bölgelerde denize girilebiliniyor. Ancak en güzellerinden ve minibüsle kolayla ulaşılabilinecek olan plajı sanırım Ayazma. Minibüsten indiğinizde denizin rengi sizi oldukça etkiliyor. Ağaçların yeşilliği, denizin turkuaz ve mavi tonları, altın rengi kum insanı adeta büyülüyor. Yalnız Bozcaada’nın denizi diğer denizlere göre oldukça soğuk olduğunu bilmenizi isterim. Normalde suyu soğuk olan bir yere girmek benim için çok zordur. Ancak Ayazma’nın denizine girdiğinizde soğuk su sizi kendinize getiriyor ve bütün hücrelerinizin yeniden canlandığını hissediyorsunuz. Plajda şezlong ve şemsiyeye 10’ar TL. ödedik. Yiyecek ve içecek alabileceğiniz hatta yemek yiyebileceğiniz yerler ise plajın çevresinde mevcut.

Ayazma Koyu
Ayazma Koyu
Ayazma Koyu

Adanın batı burnunda eşsiz bir günbatımını denize karşı izlemek isterseniz 1-2 saate ihtiyacınız olacak. Hoş vakit geçirmek, el değmemiş deniz ve doğa manzarasını izlemek, büyüleyici rüzgârgülleri ve eğer vaktiniz varsa yürüyerek (gidiş dönüş yaklaşık 45 dakika) manzarasını görebileceğiniz Polente Feneri’nin oldukça güzel duygular hissettireceği kesin. Gün batımı için kalkan minibüslerle yanınıza alacağınız yiyecek ve içeceklerle keyifli vakit geçirebilirsiniz.

Polente Rüzgargülleri
Polente
Polente Gün Batımı

Adanın oldukça rüzgârlı bir havası olduğundan ve ağustos ayı olmasına rağmen akşamları hava biraz soğuduğundan yanınıza hırka ya da şal almanız mantıklı olacaktır. Rüzgârından mı reçellerinden mi bilmem ama hafif baş ağrısı çektiğim anlar oldu ama her şeye rağmen çok güzel zaman geçirdim ve adeta yenilendim. Dönmeden hep “bir daha gelelim” cümlesi vardı aklımda, ayrılmadan kendini özleten bir yer Bozcaada…

5 Yorum
  1. Ahmet Hamdi Hatipoğlu 6 yıl ago
    Cevapla

    Dolunay ellerine sağlık, Bozcaada gezisi başlıklı yazın ve fotoğrafların mükemmel. Tebrik eder çalışmalarınızın devamını dilerim

    • mm
      Dolunay Hatipoğlu Yanık 6 yıl ago
      Cevapla

      Çok teşekkür ediyorum 🙂

  2. Mustafa Emir Vapur 6 yıl ago
    Cevapla

    Çok güzel bir yazı olmuş devamını bekliyoruz.

  3. Gülcan Kara 4 yıl ago
    Cevapla

    Çok güzel yazmışsın Dolunaycım, fotoğraflara da bayıldım, görülmesi gereken bir yer, umarım gezeriz

    • mm
      Dolunay Hatipoğlu Yanık 4 yıl ago
      Cevapla

      Çok teşekkür ederim 🙂 Gerçekten çok keyif aldığım bir yerdi, dilerim gidersiniz 🙂

Yorum Yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz