İki günlük Belçika gezimiz için ayrıldığımız Amsterdam’dan sonra ilk durağımız Ghent şehriydi. Ghent, Amsterdam’dan çıktığımız yolda en yakın istasyonumuzdu. Yolculuğumuzu Flixbus ile gerçekleştirdik. Flixbus, Avrupa içerisinde kolayca seyahat etmenizi sağlayan, biletleri internet ortamından alabileceğiniz, ekonomik bir otobüs firması. Planımız Ghent’te biraz vakit geçirdikten sonra geceyi geçireceğimiz Brugge’a doğru ilerlemekti. İndiğimiz yerden şehrin merkezine doğru ilerlerken ne beklediğimizi bilmeden ilerledik. İlerledikçe eski Avrupa mimarisine ait olan şatolar, kaleler, heykeller ve anıtlar hiç bilmeden gittiğimiz şehirde bizi adeta büyüledi. Şehirde fotoğraf kadrajına sığdırmakta güçlük yaşayacağınız eski yapılarla karşılaşacaksınız.
Ghent’in diğer güzel bir özelliği de öğrenci şehri olması. Bu nedenle nüfusun birçoğunu gençler oluşturuyor. Genç ve dinamik halkın eski mimari ile birleşimi şehre çok farklı bir güzellik katıyor. Yemek yiyebileceğiniz mekânlardaki çalışan garsonların da genel olarak öğrencilerden oluşması şehrin havasını daha da güzelleştiriyor. Yemeğimizi yediğimiz Pizza Hut’da kendimize geldikten sonra şehri keşfe başladık. Kanallarını, orta çağdan kalma korunmuş mimarisini, genç halkını gördükçe olumlu havasına direk kapılıyorsunuz.
Daha önceden araştırdığımız ve Googlemaps’e işaretlediğimiz yerleri tek tek görmeye başladık. Belford enn Lakenhal (Çan kulesi), Saint-Baafskathedraal (Aziz Bavo Katedrali), Grear Vleeshuis (Eski Et Evi), Stadshal-City Pavilion (Mimarı yapı), Saint Nicholas’ Church (Aziz Nicholas Kilisesi), Saint Micheals Church (Aziz Micheals Kilisesi), Eglise Saint Jacques de Gand (Kilise), Geeraad de Duivelstee (Şato), Achtersikkel, Saint Peters Abbey, Patershol (Eski Dükkânların Olduğu Alan), Holy Corner (Kilise), Our Lady Ter Hooyen (rahibe evi), Gravensteen (Kontlar Kalesi) gezilip görülebilecek güzel yerlerdi. Bunun yanında Ghent’de birçok müzeye de rastlayabilirsiniz ancak biz çok müze seven insanlar olmadığımızdan müzeleri gezmemiş olduk.
Hollanda’dan sonra Belçika’ya adım attığınız anda binaların mimarisi ve güzel çikolatacılarla direk göze çarpıyor. Yemeklerinde ise patates kızartmasına oldukça yer veriyorlar. Hatta sadece patates kızartması yapan yerlere de rastlamanız mümkün.
Ghent’te kalmak isterseniz konaklayabileceğiniz birçok otelle karşılaşabilirsiniz. Tabi herhangi bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız, önceden rezervasyon işlemlerinizi yaptırmanız hem ücreti hem de kalacak yer açısından oldukça faydalı olacaktır. Bir sonraki durağımız ve akşam konaklayacağımız yer Brugge’du. Trenle belirli aralıklarla Ghent’ten Brugge’a giden trenle Brugge’a ulaşabilirsiniz.
Brugge’a dair yazdığım notları “Brugge Gezi Rehberi” ve Brüksel’e dair yazdığım notları “Brüksel Gezi Rehberi” başlıklı yazılarımda bulabilirsiniz 🙂